Yatakta işler hiç de yolunda gitmiyor dimi Levo. Ara sıra komplikasyon yaşıyosun ,korkuyorum ve de üzülüyorum senin için....Yaşadığım durumları az çok yaşıyorsun sende. Zamana bırakalım diyorum sonrasında anladığım tek şey ise"eskiyor ama eksilmiyor"oluyor. Söz bazen bitiyor,Allah deyip bırakıyorum..Şu ömür merdiveninde herkesin derdi diğerine hikaye gibi geliyormuş.. Beni anlaman için bunları yaşamamız şart mıydı Levo? Beni anladığını düşünürken .. malesef işlerin hiç de öyle olmadığını tekrardan yaşayıp görme imkanı bulacaktım.
Bütün imkanları bana verdiğinde ilk işim arabanı alıp Malatya ya gitme ihtiyacı duydum. gece saat 3:00 da yola çıktım. Eve gelip dinlenip uyandığımda,annem antreye çağırdı, Annemin suratı korkudan sapsapsarı olmuştu. Ne oldu anne demeye kalmadan parmağıyla boydan aynayı işaret etti.Aynaya baktığımda birden çok küçüklü büyüklü aynaya dokunulmuş parmak izlerini gördüm.Birisi sağdan ,birisi yandan ,yukarıdan hatta yeni doğmuş bebek elleri izleri bile mevcuttu. Oysa ki ben neler yaşandığının farkındaydım. Gizem ve hikmet bir aradaydı... Ben nasıl açıklardım ki bu durumu onlara .Bizden başka varlıklarında varlığından söz edip korkmamaları gerektiği anlattım. O günü atlattıktan sonra; ailemden helallik isteyip sonrasında üzerime kayıtlı ne varsa hibe edeceğim kişilere ulaşıp,noter onaylarını aldım. Üç gün orada kalıp, yeni durağım ise Hatay'a saygıdeğer hocamı ziyarete gitmek olacaktı. Geleceğimi biliyordu..Hazırlık yapmıştı benim için. Şaşırmadım ki ben. Biz her şeye hazırdık zaten....Bahçede camdan yapılmış bir oda ve o adanın içinde sobanın sıcaklığı.Hocam susuyor ben suskun. Kaç saat suskun bir şekilde oturduğumuzu hatırlamıyorum.Daha doğrusu hocamın Kuran'ı Kerimden cüzler okuyup dua ettiğini biliyordum.İhtiyacım olanı veriyordu bana......Birbirimizi anlamış olmalıyız. Telepati gücümü dersiniz yoksa Allah'ın bir hikmetimi dersiniz bilemiyorum..Bana tek söylediği;
-"Gazan Mübarek olsun evlat; Hakkım helali hoş olsun. Yolun açık olsun..Söylenecek her şey söylendi. " dedi ve elini öpüp oradan ayrılmış oldum.
İyi ki varsınız hocam, iyi ki Rabbim sizi bana Kılavuz olarak gönderdi. Çok büyük gaflet günahlardan beni alıkoydunuz,yön verdiniz hayatıma. Sizinle nefes aldım,boğulmaktan kurtardınız,nefsimin vicdanımı ele geçirmesine müsaade etmeyip, o kendini bilmez insanların günahına girmedim.....
Bir müddet dinlendikten sonra oradan çıkıp Ankara ya doğru yola koyulduk. Tabi arkamdaki konvoyları söylemiyorum:(
Ankara'ya İner inmez; sen insanlık de ben merhamet diyeyim seni ziyaretine geldim Levo. Hiç iyi görünmüyorsun, fena şekilde canın yanıyor farkındayım ama şu anda burada olman bile mucize...Bende hasta ve yorgunum Levo. Tekrar eskiye dönüyorum.Anlık Hafıza kaybı yaşıyorum. Unutuyorum yavaş yavaş her şeyi. Bazen anlık da olsa dalıp ,nerde olduğumu anlamaya çalışıyorum.İyi ki unutuyorum Levo. İyileşiyorum en mükemmel şekilde. Unutmak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı.Bu sefer Robert aracılığıyla hangi iğneyi vuracaksın bana..Adam bile acıyarak bakıyor bana..Bu sefer neyi engelleyeceksin, söylede bilelim?Lakin nefes alamıyorum,boğuluyorum ve de uyuyamıyorum. Bu durumu paylaşabileceğim tek bir kişi kaldı hayatımda.. Herşeyi bilmesi gereken zaman dilimine girdik. Özür dilerim delikanlı. Ben yok olmuşken seninle nasıl var olmamı istiyorsun ki? Ben yokum; şöyle geçmişe bakıyorum da hiç var olmamışım ki.
Yaverin elime pasaportu tutuşturmasıyla irkildim.Almanya ya benim gitmemi istediğinizi dillendirdi. Neden niçin diye sorgulamaları bırakalı çok olmuştu. Apar topar hastaneden çıktım. Bu sefer ki rota Almanya idi. Almanyada ki rotamı senin ailenin evi olarak belirlemen ben de şok etkisi yarattı. Almanya macerasınıda ayrı bir yazıda devam edeyim.
Odandayken gözlerine baktığımda (ilk kez gözlerine bu kadar dikkatli bakıyorum Levo)hiç bir şey anımsamamak bu olsa gerek. Kin öfke,hırs,iyilik, sevgi vs vs hepsini nasıl barındırıyorsun nüfüsunda?.Halen gözlerinle tehdit ediyorsun beni. Bu sefer kimin canıyla tehdit ediyorsun Levo. Tehdit yaratacak her şeyi geride bıraktım. Neden konuşmuyorsun benimle.bir şehri yıktın üstüme.
köprüler, binalar, yollar paramparça. Konuşsana ..Yalvarıyorum bazen sana gözlerimle.. Susma Susma Levo!!!.. Beni bu kadar değerli ve aciz kılan ne?
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN PİYON....13 MART. hayat ne kadar mart ayına benziyor değil mi? Hem Kış bitmedi, hem de umut var bahara. Benimki de öyle bir his işte aralarda ,netliği olmayan Araffff....
Nasip diyorum. Bunun kadar güzel bir kelime var mıdır ki?Ne eminsin , ne de ümitsiz. Ama senin adına en iyisini bilene teslimsin.. Caniçim dal kırıldı diye ağaç kuramaz belki,ama bir daha aynı yerden de dal yeşermiyor işte........
8 Yorum
Merabalar
çok güzel yazmissin ellerine sağlık
Yanıtla"hayat ne kadar mart ayına benziyor değil mi?" Bunu çok beğendim Gülin. Evet, hayatın Mart ayından farkı yok. Tebrik ediyorum.
YanıtlaMerhabalar. Güzel yorumunuz için çok sagolun.😀
YanıtlaSizin yorumunuzla cümleler daha bir anlamlı oldu sanırım. Çok teşekkür ederim 😊
YanıtlaKeşke zaman geri aksa ama olmuyor iştee.. Ama hayattan böylesine samimi ve içten bir yazınızı okumak çevremde de böyle blogların olması çok güzel okumaktan büyük zevk aldım takipteyim.
YanıtlaHayatımız keşkelerle geçip gidiyor. Samimiyet lazım bize samimi niyet.....çok tesekkür ederim ilginiz ve alakanıza..
Yanıtlaçok iyi bir öykü yazmışsın yaa
YanıtlaKeşke öykü olarak kalsaydi😅 dermişim..
YanıtlaUmarım gününüz güzel geçer:)