SİSTEM VE VİCDAN ARASINDA KALMAK.

SİSTEMİN KURBANI OLMAYALIM..



Uzun süre sana aşık olmamak için direndim. Sonra bu direnmeye daha fazla dayanamayacağımı anlayınca açtım kapılarımı. Ve kendimi hiç korumadan yaşamaya başladım seninle. Çünkü buydu benim için aşkın doğası. Kimse kendini korumaz. Ya hep, ya hiçtir aşk. Ve aşkta yarın yoktur. Birlikte yolculuğa başlanır: İçerilere, kalplere, çocukluğa. Şefkatin ve sevginin esirgendiği günlere. Sonra o sevinçli ıstıraba... Bense sana inanmış, kalplerimize bu yolculuğu yaparken seni yanımda sanmıştım. Oysa sen benimle bu yolculuğa çıkarken, ardında hep açık bir kapı bırakmıştın; kaybolmamak ve çok acı çekmemek için ve sonra güvenli, korunaklı ilişkine geri dönebilmek için. Oysa sevgili, böylesi yolculuklara çıkarken geriye bakılmaz, tereddütlere düşülmez... Yitirmeyi ve çok acı çekmeyi göze almadan kimse kurtulamaz bu adaletsiz hayattan, bu sefil esaretten... Kimse gerçekten aşık olamaz. Ben yitirmeti ve çok acı çekmeyi göze aldığım bu yolculukta, bu inancımın coşkusunu yeniden yaşamak için her defasında gözlerine bakmıştım. Yazık görememişim! Şimdi sen hiçliğe bıraktın beni. Ben bu hiçliğin içinden çıkıp çok güç de olsa varlığımı, yani özgürlüğü yeniden bulabilirim. Ya sen sevgili! CEZMI ERSOZ.. alıntıdır.  



SAÇMALAMAYA BAŞLIYORUZ:p


Yapmacıklığa tapıyoruz, çünkü yapılan şeylerin, kendinden oluşana nazaran daha iyi olduğuna inanıyoruz. Bütün hayatlarımız insanların kendilerini coverlama çalışmalarını seyretmekle geçiyor. Misalen eski bir arkadaşını görünce yolda, “Ne kadar değişmişsin” deriz. Hoş, insanlar değişir, kendine müdahale etmese bile değişir. Ama değişmek uğruna, değişirken sen, çevren sana göre biçimlenir.
Kulağımda O iğrenç müzik kafedeki bütün hoparlörlerde duyuldu, ‘’Ama benim adım elvan dalton.’’ Lanet olsundu, bu ne biçim müzikti. F.D  ile aynı dünyayı paylaşmakta olan insanlar nasıl böyle müzikler dinleyebilirdi.
Son iki saattir az akıllı telefonunu elinden düşürmemişti  çocuk. Tek istediği bir cevap, belki bir ‘’peki.’’ İdi. beklediği süre zarfında inanılmaz düşünceler beynini kemirip duruyordu. Allah'ım nasıl bir  his..
 Kulağıma sürekli gelen, tiz, radyo frekansı seslerinden nefret ediyorum, bir de saatin tiktakını düşünür gibi onu düşündüğünüzde, ne olacağını düşünün, bu eziyet hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Siz radyo frekansları gibi kalıcı olamayacaksınız, kimsenin beyninde.siz, hep arayacaksınız, bulamayacağınız şeyleri, bulamayacağınız yerlerde.
"Bardağını kulbundan tutmayan adam heyyy sana diyorummm;birkaç kez sevmeye yeltensen de birkaç kez sevemeyeceksin"..

Yazarın özrünü kabul ediyorum, sizin veya sistemin özrünü kabul etmiyorum. Hiç umursamasam da sizi, sizin için kaygılanıyorum. Siz aşağılanmayı bilenler olarak, aşağılanmanın yüceltici etkisi ile karşılaştığınızda, aşağılamaya başlayacaksınızdır. Ben malaesef yapamadım. 
Ben nesli tükenmekte olan bir düşünce, ben bir kalıbım sayın yazar ve sayın okur. Düşündüm, hep düşündüm, düşüncelerim o kadar yoğundu ki düşünemez oldum. Kısıtlanmalara maruz kalmayacağıma dair yemin ettim, en sevdiğim boş sigara paketimin üstüne. Sorunsalları aşmak istedim, tam olarak özgür olmak istedim sevgilim, sevgili okur, güzel dostum, senden nefret ediyorum. Oysa en çok konuşmayı severdim, çay içmeyi, sigara içmemeyi, konuşmayı. sen ise, en çok sevdiğin varlığa, zarar verirken, plan yapan bir adamsın , ben ise en çok sevdiğim varlıktan nefret eden biriyim. İki uca, aynı anda gitmeye çalışırsan, koparsın. Kulağımda uğultular, elim ise bir duvarda parçalanmış vaziyette, o çok beklediğim benden habersiz, kurşunu atandan sıkandan habersiz, beynimi delecek kurşun, hiçbir zaman gelmeyecek.
“En çok neye üzülüyorum?” diye soruyorum kendime, sayın okur.
Her şeyin hala, yoluna konabilir olmasına. Bu yorgunlukla ışığı görüp kalkamamak, ışığı görememenden daha kötü.

Aslında ne akıllı çocuktu Şemsettin, sistem ile vicdanı arasında eridi kayboldu.

ben bu adamları beğendim ya..

Previous
Next Post »
0 Yorum

Umarım gününüz güzel geçer:)