UNUTUR GİBİ.. BİŞEY OLDU;








"Artık herşey daha az. Yani unutur gibi."

Yazılanlar gayet iç karartıcı. Şöyle bir kısa kısa göz attım ardıma, gerçekten çok tahamülüm varmış benim. Bazen anlamaya çalışmaya o kadar çok zaman ayırıyorum ki, mecburen bende şaşırıp kalıyorum bu kadar sıkıldığıma.
Ben mutluluğun paylaştıkça çoğaldığına hala yürekten kendimi inandırmış rolü kesiyorum. İçten içe doğrultulan parmakların arkasında nelerin gizlenmiş olduğunu açıkca görebiliyorum, bu bir yetenek değil. Eski sıfatına bürünmüşlerin alaycı şaklabanlıklarına tahamül edemiyorum , bu tahamülsüzlük malesef beni mutluluğun paylaştıkça çoğalacağı hissine inandırmak için zorluyor.

Yaşarkende özleyebildiğim bir şehirde yaşarken, üstüne üstlük birde daha çok özlemek olunca, beklentilerimi en aza indirdim ve sabrettim. Birde baktım ki, ne bir adım ileri ne bir adım geri. Nefret yoktu ama, acınılası bir şehir suskunluğu bıraktım ardıma, kalbimin boşluğa doğru teklemesi,yanıma kalmış. Şimdi farklı bir şehirdeyim. Kışın geldiğim bir şehirin aynı anda soğunu,baharını,yazını ve güzünü yaşadım, halada yaşıyorum. Farklı farklı insanlar. Farklı yüzler, sesler, dokunuşlar ... Bu dokunuşların içinden sıyrılıp atmak kendini bir kaldırıma, acımadan tokatlanılan hırs, eli tutulamayan heyecanlar, yada sönüp giden mutluluklar...
Bunu buraya yazılarıma dökmeyi bir borç bilirim. Ben yakıştırmadığım şu meşhur şehir suskunluğunu bu kente gömmeyeceğim. Herşey meydanda, açık, net, "temiz bir çizgi" ... Kısa aralıklarla gözlerimi sabitlediğim bir nesne, 5 saniye sonra unuttuğum bir insan yüzü olmamışcasına yaşıyorum buraları. Sokaklarında tanıdık kişilerimle karşılaşıyorum, selam veriyorum onlara, beni hatırlıyorlar bir yerden.

Aradan bir zaman geçti...
Şimdi artık biraz durağanlaştım.
Değerlerimi hala sorguluyorum gerçi.
Yaşadığım çarpıklıkların seceresini tutacak değilim bu saatten sonra , mükemmelliyetçide değilim aslına bakarsan, tek elimde kalan tek avucumda kalan ben,
yani bildiğim ben.

4 SANİYEE...

aklımızdan geçenleri hiç bir zaman konuşamayacağımız bir 4 saniye vardı şimdi ortamızda duran. beni gördüğün an idi. aslında yapmamız gereken tek hamlede sarılmaktı birbirimize. benim sana bilmem kaçıncı sorularımı tazelerken beynimde, asla ama asla cevap bulamayacağım soru neden orada olduğundu. ama işte her şey bu 4 saniyede oldu. kafanı kaldırdı ve beni fark ettin. masadan sıyrılıp ayağa kalktın. bakışlarımızın aynı noktada birleşmesi ile birbirimize sarılacağımız o ara tam tamına 4 saniye idi... ..........., o çok sevdiğimiz denizin rengine, Bodrum'un kokusuna ve hatta geçen zamanlara bedeldi bu 4 saniye. eşsizliğin mükemmelle karşılaşması, unutulan heyecanlar, terkedişler, olmayan kavgalar, bitmiş aldatışlar, sokaklarımıza gizlenmiş hayatlar, bilmediğimiz gerçeklerdi. Elimizden alınmayı bekleyen umutlar, küfrettiğimiz sabahlar ve belki de temizleyemediğimiz kaderimizdi o 4 saniye. o 4 saniye yıllardı.

sayamadığımız kadar çok yıldı.

sarıldık birbirimize.(sarılamadık)

ve anladık ki, 4 saniye ne kadar gerçekse, biz de, bir o kadar büyük bir yalandık.

itiraf ettim

..Neden iyiyim, onuda yazıp bitireceğim. Varlığını ve yokluğunu şüphe içinde yazdığım, öncesinde bir çok nedenine güvendiğim sen, hep hayatımda ama'lar ve yersiz karamsarlıklarla devam etmeyecektin. Son bulan biz değil, sana yakıştıramadığım koca bir şehir suskunluğuydu. Bu şehirde olman bile yetiyor ve zaten acı olanda bu. Gidişimin tek nedeni, senin olduğun şehire benim kinimin yakışmamasıdır. Tanrı beni(:))))))) tüm kötülüklerden korusun.
Previous
Next Post »
0 Yorum

Umarım gününüz güzel geçer:)